SAPERE AUDE – BİLMEYE CESARET ET !
İnsanın bireyleşme süreci ülkeden ülkeye; kültürden kültüre farklılık gösterir. Bunda elbette ki eğitim, sosyo-kültürel farklılıklar önemli bir yer tutmaktadır. Bununla birlikte bireyleşme süreci insanın kendi irade gücü ve algısıyla şekillenir. Dolayısı ile her ne kadar yaşadığımız coğrafya, içinde yetişdiğimiz kültür süreci etkilese de en nihayetinde insanın kendisi ile ilgili bir süreçtir.
Hayatın olağan akışı içerisinde gerekli eylem adımlarını atamamak (korku, tembellik vs..) insanı bulunduğu noktaya hapseder. Oysa ki yapılması gerekeni yapamıyor olmak kişiyi, zannedildiğinden daha fazla olumsuz etkiler. İç dengesinin bozulmasına, kendi kendisi ile çatışmasına neden olur.
Kişinin kendi kendisini hapsettiği bu noktalara birkaç örnek verecek olursak :
Sınırlar hakkında olumsuz inanç geliştirmek ( Ben İngilizce öğrenemiyorum, ben bunu yapamam vs.. gibi)
Yanlış enerji kalıplarından beslenmek ( 2.cil kazançlar için yapılan davranışlar örnektir. Çok sık hasta olduğunu söyleyen bir kadına eşinin, çocuklarının ilgi göstermesi gibi )
Korkulardan bahsetmek ( Yeni bir adım atmadan önce belirsizlikler karşısında korkmak ve adım atmaya cesaret edememek gibi..)
Yukarda saydıklarımız kişiyi bulunduğu yerde hapis tutan konulara örnek olarak verilebilir.
Peki aslında ne oluyor?
İnsanlar neden ne kadar istediklerini söyleseler de bu gibi nedenler ile yaşadıkları hayatı kendi cehennemlerine çeviriyorlar.
Bu konu aydınlanma dönemi düşünürlerinden İmmanuel Kant tarafından şöyle açıklanıyor. Kant’a göre aydınlanma, insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu erginleşmemişlik durumundan kurtulmadır.
Bu erginleşmemişlik ise insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır.
Erginleşmeyen kişiler korkaklık veya tembellikten dolayı cür’et edemez çünkü insan kolaycılığa kaçar.
Kant bu durumu açıklamak için ünlü sözünü söylemiştir.
Sapere Aude
Aklını kendin kullanma cesaretini göster.
Kendi hayatının sorumluluğunu almak istemeyen, bu nedenle vasilere ihtiyaç duyan kişi aslında kolaycılığa kaçan kişidir. Kişi kendi kendine yarattığı tuzaklar ile bazen korkulardan konuşur bazen sınırlardan …
Bunun fark edilmesi, üzerine gidilmesi sadece günlük bir aktivitenin başarılıyor olması sonucu yaratmaz. Bireyleşme süreçlerine katkı da sağlar. Kendi cevaplarını bulan insanlar, harekete geçmek için gerekli içsel motivasyonu da zaten üretirler.
O halde İ.Ö. 20 yılında Horaitius’un ‘’Mektuplar’’ ından bir bölüm ile bitirelim
Horaitus genç bir arkadaşına şöyle der:
‘’Dimidium facti, qui coepit, habet; sapere aude, incipe’’
‘’Başlamış olan, işi yarıladı; bilmeye cesaret et, başlamaya cesaret et!’’
Bilmeye cesaret ettiğiniz şahane günler dilerim.
Ayşenur Süer